Rosenhan Deneyi, psikoloji tarihinde çok önemli bir yere sahip olan, 1973 yılında psikolog David Rosenhan tarafından gerçekleştirilen bir çalışmadır. Bu deney, akıl hastanelerinde tanıların güvenilirliğini ve psikiyatrik teşhislerin ne kadar nesnel olduğunu sorgulamak amacıyla yapılmıştır.
Deneyin Özeti
Rosenhan, kendisi de dahil olmak üzere 8 sağlıklı kişiden oluşan bir grup “sahte hasta”yı, farklı akıl hastanelerine gönderdi. Bu kişiler hastaneye yatmadan önce tek bir belirti söylediler: kafalarında “boş”, “çınlama” veya “tok” sesler duymak. Bu tek semptom dışında her şeyleri normaldi.
Deneyin Bulguları
- Tüm sahte hastalara şizofreni ya da başka bir psikiyatrik bozukluk tanısı kondu.
- Hastaneye yattıktan sonra tamamen normal davranmalarına ve belirtilerinin geçtiğini söylemelerine rağmen, bu kişiler ortalama 19 gün hastanede tutuldu.
- Hiçbir uzman onların sağlıklı olduğunu fark etmedi; ancak bazı gerçek hastalar bu kişilerin sahte hasta olduklarını anladı.
Psikolojik Açıdan Analiz
1. Tanı Güvenilirliği
Deney, psikiyatrik tanıların ne kadar öznel olduğunu ortaya koydu. Sağlıklı bireylerin ciddi tanılar alması, DSM sisteminin bilimsel güvenilirliğini sorgulatmıştır.
2. Etiketleme Teorisi (Labeling Theory)
“Hasta” etiketi yapıştırıldığında, kişinin tüm davranışları bu etiketle yorumlandı. Örneğin not alan bir sahte hasta, “takıntılı” olarak değerlendirildi. Bu durum, bilişsel çarpıtmaların (örneğin, doğrulama yanlılığı) etkisini açıkça gösterdi.
3. Kurumsallaşma Etkisi
Hastane ortamında bireyler kendilerini değersiz ve görünmez hissetti. Bu durum, kişisel kontrol kaybı, öğrenilmiş çaresizlik ve benlik saygısında düşüş gibi olumsuz psikolojik etkiler doğurdu.
Sosyolojik Açıdan Analiz
1. Toplumsal Etiketleme ve Dışlanma
“Akıl hastası” etiketi konan bireyler, toplum tarafından kolayca damgalanır. Bu deney, psikolojik hastalıkların sosyolojik stigmatizasyonunu net bir şekilde ortaya koymuştur.
2. Kurumların Gücü ve Denetimsizlik
Akıl hastaneleri birey üzerinde mutlak bir kontrol sağladı. Bu da Michel Foucault’nun “delilik” ve kurumlar üzerine düşüncelerini destekler: Toplum, farklı olanı bastırır ve kurumsallaştırır.
3. Hasta-Hekim İlişkisi
Hekim, hastayı bir “tanı” olarak görmeye başlıyor. Böylece kişinin hikâyesi, ruhu ve bağlamı siliniyor; birey sadece bir “şizofreni vakası”na indirgeniyor.
Etik Açıdan Analiz
1. Deneyin Etikliği
Hastaneler ve çalışanlar bu deneyden habersizdi. Bu, bilgilendirilmiş onam ilkesine aykırı olduğundan etik açıdan ciddi biçimde tartışmalıdır.
2. Psikiyatriye Güvenin Zedelenmesi
Rosenhan’ın amacı iyi olsa da, deney sonrası birçok insan psikiyatrik tanılara olan güvenini yitirmiştir. Bu, hastaların tedavi arayışını da olumsuz etkilemiştir.
3. İnsan Hakları
Belirti göstermeyen bireylerin hastaneden çıkmasının bu kadar zor olması, insan hakları ve özgürlükler bağlamında büyük sorunlara işaret eder.
Sonuç: Sistem Eleştirisi ve İnsani Yaklaşım
Rosenhan Deneyi, psikoloji biliminde devrimsel bir sorgulama başlatmıştır. Tanı sistemleri, etik standartlar, kurum yapıları ve birey hakları gibi pek çok alanı etkilemiş ve günümüzde dahi tartışılmaya devam etmektedir.
Bu deney yalnızca psikiyatri biliminin sınırlarını değil, aynı zamanda toplumun “normal” kavramına, otoriteye ve sosyal etiketlemeye yaklaşımını da gözler önüne serer.
Etik açıdan bakıldığında; bir insanı gerçekten dinlemeden, yalnızca semptomlarına indirgemek, hem insan onurunu zedeler hem de iyileşme sürecine zarar verir. İyileşme, yalnızca ilaçla değil, kişinin anlaşılmış hissettiği o gerçek temasla başlar.